22 Ekim 2010 Cuma

Ekonomik Kriz Sonrası Avrupa :Tedbirler ve Tepkiler

          Ekonomik krizin Avrupa ekonomisinde neden olduğu çalkantı ve çalkantı sürecinin ardından gelen resesyon sonucu, birlik üyesi bir çok ülke bozulan ekonomik dengeleri düzeltmek için tedbir ve kemer sıkma politaları uygulamaya başladı. Kimi Avrupa Birliği üyesi ülke sosyal harcamaları ve yatırımları kısarken kimisi ise maaş azaltımı veya dondurulması gibi uygulamalara gitti. Bu ekonomik durumun sonucu olarak, ilk başlarda Yunanistan'da görmeye alıştığımız eylem ve grev görüntülerini birçok üye ülkede görür hale geldik. Tabiki bazı ülkelerdeki grevlerin boyutları çok büyük olurken bazılarında fazla yankı uyandırmadı. Ayrıca komşularının aksine ekonomisi iyiye giden ve krizden sonra kısa sürede toparlanan Almanya'nın da bunu nasıl başardığını da incelememiz gerekir diye düşünüyorum. Sırasıyla ülkelerdeki tedbir uygulamalarını ve etkilerini incelemeye başlayalım.
          Geniş çaplı grevleri ilk olarak Yunanistan'da görmeye başladık. Ülke ekonomisinin adeta tepetakla olmasının ardından maaşlar ödenemedi, ödendiği zamanlarda ise geçikmeli ödendi. Bunun sonucu olarak haftada en az 2 kere genel grev yapılan ülkede, grevler sebebiyle de ekonomiye daha ağır yükler bindi. Ancak tüm olanlara rağmen Yunanistan'ı diğer Avrupa Birliği ülkelerinden ayrı tutmak gerekli diye düşünüyorum. Çünkü Yunanistan'ın ekonomisi zaten krizden önce de kötüye gitmekteydi. Özellikle yolsuzluk oldukça artmıştı ve yolsuzluklardan faydalanan çok geniş bir kesim bu durumun da değişmesini istemiyordu. Dolayısıyla kriz Yunanistan için sadece bardağı taşıran son damla oldu.
          Grevlerin ilk olarak görüldüğü ülkelerden bir diğeri ise Fransa. Fransa'daki grevlerin temel sebebi emeklilik yaşında yapılan reform. Normalde Fransa'da 60 yaşında emekli olabiliyordunuz ve 65 yaşından emekli maaşı almaya başlayabiliyordunuz. Bunun yanı sıra demir yolu, madenler vs gibi ağır iş alanlarında ise 55 yaşında emekli olmak mümkündü. Fakat yasalaşmak üzere olan reformlar normal emeklilik yaşını 62'e çekiyor, bu nedenle de 67 yaşından itibaren emekli maaşı almak mümkün oluyor. Üstelik bu durumu sağlayabilmek için hiç işsiz kalmadan 41,5 yıl çalışmış olmanız lazım. Bunun yanında - Sarkozy'nin seçim vaadlerinde de belirttiği gibi- özel koşullardaki emeklilik halleri de kaldırılıyor yani ağır işlerde çalışan kişiler de diğer insanlarla aynı yaşta emekli oluyorlar. Temel olarak emeklilik yaşının yükseltimesinin sebebi artık Fransa'daki sistemin emeklilerin yükünü kaldıramaz hale gelmesi. Eskiden her 8 çalışan 1 emeklinin yükünü üstlenirken bu durum şimdi 2 çalışana 1 emekli oranına düştü.
          İtalya'da ise 2011-2012 yılları arasında geçerli bir kemer sıkma planı izleniyor. Bu plana göre bakanlar ve oldukça yüksek maaşlı kişilerin maaşlarında indirime gidilirken, normal düzeydeki maaşlara ise 3 yıl boyunca zam yapılmayacak. Ayrıca İtalya'da da emeklilik yaşını yükseltme fikri tartışılan konulardan bir tanesi. Yaklaşık 26 milyar € gibi bir tasarruf öngören tasarruf paketi İtalya'da da bazı grevlere neden oldu.
         Romanya'da ise toplu işten çıkarmalar ve maaşlardaki %25 kesinti küçük çaplı pretestolara neden oldu. Ayrıca sendikaların çağrılarıyla da bir kaç genel greve gidildi. Yine de bunlara rağmen dünya medyasında Romanya'daki grevler pek yankı bulamadı.
         İspanya'daki grevlerin de temelinde emeklilik yaşının yükseltilmesi yatıyor. İspanya'nın grevlerinin ses getiren yanı ise şiddetin çok yüksek olmasıydı. Grevler sık sık polisle çatışmalara dönüştü, Barcelona gibi büyük kentlerde hayat durma noktasına geldi.
         İspanya'nın batı komşusu Portekiz ise krizin ardından Yunanistan gibi oldukça zor günler geçiren ülkelerden bir tanesiydi. Özellikle Yunanistan'daki duruma benzer bir durumun Portekizde yaşanmasından korkuldu. Her ne kadar Yunanistan kadar kötü duruma düşmese de kamu çalışanlarının maaşlarının dondurulması 50 bin kişiyi sokaklara döktü.
         Kemer sıkma politikaları bağlamında son olarak bahsedeceğim ülke ise İngiltere. İngiltereden son olarak bahsetmemin sebebi ise alınan önlemlerin ve yapılacak kesintilerin tüm Avrupa ülkelerinden büyük olmasına rağmen yapılan grevlerin birkaç bin kişiyi geçememesinin yarattığı tezatlık.
BBC'den öğrendiğim bilgilerde bazı tasarruf önlemlerinin şunlar olduğu yazılıydı:
  • 130 milyar dolar kesinti
  • 490 bin kişinin işsiz kalması
  • Güvenlik Bütçesinin %16 küçültülmesi
  • Emeklilik yaşı 66'a çıkarılması
  • Sosyal yardım bütçesinde 10 milyar dolarlık kesinti yapılması
  • Dış İşleri Bakanlığı ise bütçesinin %24'ünü kaybedecek olması
 Bu önlemlerden daha az kapsamlı olan tasarı Fransa'da milyonları sokaklara dökerken, neden İngiltere'de farklı bir etki yarattığını İngiltere'nin grev düzenlemelerinde ve politik kültüründe aramak gerekli diye düşünüyorum. Bu düşüncemde UNISON Sendikası Genel Sekreterinin açıklamarı önemli bir etmen oldu. Çünkü internette denk geldiğim bir röportajında, İngiltere'de en kötü yasal düzenlemelere sahip olduklarını, yıllık izinlerini kullanmadıkları sürece bir işçinin grev yapmadan 1 hafta önce iş verenine haber vermesi ve oylama yapılması gerektiğini; böyle birşeyin Avrupa'nın hiçbir yerinde olmadığını söylüyor.
Tabi Fransa bir devrim cumhuriyeti ve farklı bir siyasi kültürü var. Fransa'da medya, yoksul işçilerin haklı olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini söylerken, İngiltere'de medya - özellikle BBC'de gördüğüm kadarıyla- eylemlerin yarattığı sıkıntılardan bahsediyor. Tüm bu sebeplerden dolayı İngiltere'de kayda değer bir tepkinin olmamasına şaşmamak lazım.
         Yazımı tamamlamadan önce Avrupa'daki diğer ülkelerden farklı bir havanın hakim olduğu Almanya'ya da değinmek istiyorum. Fransa, İngiltere gibi ülkeler büyük cari açıklardan ve gerilemeden bahsederken Almanya %3.4 gibi bir büyüme oranı bekliyor. Bunun başarmasının ardındaki anahtar nokta ise dünya pazarlarına götürebileceğiniz uygun ürünlerinizin olması gerektiği fikri. Örneğin Almanya'nın Çin'e ihracatı oldukça artmış durumda çünkü Çin de önemli bir pazar var ve Almanlar bu pazarın önemini iyi biliyorlar. Gerçi bu iyi ortama rağmen yine de önlemler alınmaya başlamış. Fakat bu önlemler diğer Avrupa ülkelerindeki gibi tepki yaratacak türden değil.
         Sonuç olarak bütün Avrupa ülkeleri farklı şekilde ve farklı sebeplerden de olsa ekonomik krizin etkilerinden kurtulmaya çalışıyor. Avrupa'da tüm bunlar yaşanırken Türkiye'de ne gibi önlemler alındığı ise muallak, hatta bu tarz paketler gündem de bile değil. Geçen seneki rakamlara göre cari açık oldukça fazla artmasına rağmen medyada bu haberin bulduğu alan türban tartışmasının %1'i bile değil.


Not: Bu yazımı yazarken bilgi almak ve farklı ülkelerin durumlarını karşılaştırabilmek için BBC, The Guardian, BBCTurkish, Radikal, Hürriyet ve Cnnworldnews'de çıkmış farklı haberlerden faydalandım. Her ne kadar şu günlerde Japonya'da düzenlenen, 190 ülke temsilcilerinin katıldığı ve yok olan canlı türlerinin yarattığı ekonomik sıkıntıların tartışıldığı sempozyum hakkında yazı yazmayı planlamış olsam da, Birleşmiş Milletlerin kendi sitesinde bile yeterli bilgi verilmediğinden dolayı sempozyum bitene kadar beklemeye karar verdim.
        
                                                                                                                              Ümit TERZİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder